Göç Hareketinin İstihdama Etkileri: Göçmen Girişimciliği
MÜSİAD KadınNisan 7, 2022
Yaşanan bölgesel krizler ve çatışmalar dünyanın farklı noktalarında göç hareketlerini tetikledi. Günümüzde gelişmiş ülkelerin geneline bakıldığında üretime katılan ve istihdama oluşturan göçmen girişimciler, söz konusu ülke ekonomilerine olumlu katkı sağlamaktadır.
Sümeyye Açıkgöz
MÜSİAD Kadın İş Geliştirme ve Projeler Komisyonu Başkanı
Türkiye, bulunduğu stratejik konum gereği hem göç alan hem transit hem de göç veren bir ülke konumundadır. Sadece son yıllarda yaşanan kitlesel göçleri görerek göç alan ülke konumunu vurgulasak da Türkiye hem Osmanlı hem de Cumhuriyet tarihi boyunca -düzenli/düzensiz- hep göç alan bir ülke olmuştur. Cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren başta Türk-Yunan nüfus mübadelesi olmak üzere Balkanlar’dan yüzbinlerce göçmen kabul edilmiştir. Yakın dönemde ise, İran’daki rejim değişikliği, Afganistan’ın Sovyet Rusya tarafından işgali, Doğu Bloku’nun çözülmesi ve SSCB’nin dağılması, İran-Irak Savaşı, Körfez Savaşı, Irak’ın ABD tarafından işgali, Arap Baharı, Suriye’de yaşanan iç savaş, Afrika’daki çatışmalar ve yoksulluk Türkiye’yi uluslararası düzensiz göçlerin hedef ülkesi haline getirmiştir. Bunlara ek olarak, Körfez Ülkeleri ve Türki Cumhuriyetlerden gelen düzenli göçmenler için de Türkiye hedef ülke durumundadır. Bu aşamada, düzenli ve düzensiz göçmen kavramlarına bakmamız konuyu daha net anlamamız açısından bizlere ışık tutacaktır. Zira Türkiye’de göçmen, sığınmacı, mülteci, geçici koruma altındaki kişilerin statüleri ve hakları açısından netlik olmaması olayın anlaşılmasını biraz karmaşık hale getirmektedir.
Göç hareketine katılan grupların ekonomik girişimleri, göçmen girişimciliği kavramını ortaya çıkardı
Göç hareketi neticesinde, ev sahibi ülkelerde siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda değişimler olmakta ve göçmenler, vardıkları ülkelerde hem işveren hem de çalışan statülerinde bulunarak, özellikle ekonomiyi pozitif yönde etkilemektedir. Göç hareketine katılan birey ve/veya grupların ev sahibi ülkelerde bulundukları ekonomik girişimler, “göçmen girişimciliği” kavramını ortaya çıkarmıştır (Nişancı, 2016). Göçmen girişimciliği göç alan ülkeler için önemli bir ekonomik ve sosyal katma değer oluştururken, etkin bir göçmen girişimciliği için de ev sahibi ülke girişimcilerin önünü açmalı ve göçmenlerin fırsatlara erişimini kolaylaştırmalıdır (Waldinger, 1984). Ev sahibi ülkelerin göçmenleri sadece ucuz işgücü olarak görmemesi, işveren ve yatırımcı olarak piyasaya girmelerine imkân vermesi, üretim ve istihdama önemli katkılar sunulmasına da kapı aralayacaktır.
Göçmen girişimciliğinde İsveç modeli
Göçmen girişimciliği hem ekonomik hem de siyaseten üzerinde durulması gereken bir olgudur. Avrupa’da bulunan göçmen girişimcilere baktığımızda göçmenlere ait işletmelerin güçlü bir ekonomik potansiyel taşıdığı, sosyal ve ekonomik hayatın önemli bir parçası olduğu görülmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Avrupa ülkelerinde de göçmenlerin ev sahibi topluma göre girişimcilik potansiyelleri genellikle çok daha yüksektir (Guzy, 2006; Fairlie ve Karashinsky, 2012). Bunun farklı sebepleri olduğu gibi, işgücü piyasasında yerli insanlara göre maaşlı bir iş bulma fırsatlarının daha az olması (Kulalı, 2020), yeni bir ülkedeki ekonomik koşullara hızlı entegre olamamaları gibi nedenlerle göçmenleri alternatif bir strateji olarak girişimciliğe yönlendirebilmektedir. Nüfusun yüzde 25’ini göçmen kökenlilerin oluşturduğu Almanya, göçmen girişimciliğinde dikkat çeken ülkelerden biridir. Zira, Almanya’nın sıkı iş politikaları, kişileri bireysel girişimciliğe itmiş ve bugün binlerce etnik ağları birbirine bağlayan girişimciler oluşarak, Almanya ekonomisine katkısı da oldukça yüksek oranda olmuştur. İsveç de göçmen girişimciliği açısından dikkat çeken bir ülkedir. İsveç’te göçmen girişimciler maaşlı çalışanlardan daha az gelir elde etmelerine rağmen, girişimcilik oranı yüzde 20’nin üzerinde seyretmektedir (Statistics Sweden, SCB). Göçmenler, aldığı eğitimlerin İsveç’te yetersiz ve/veya geçersiz olması, entegrasyon sürecinde çalışması gerektiği veya kültürel ağları neticesinde iş yapma potansiyeli ve maruz kalınan ırkçılık neticesinde göçmenler, girişimciliğe yönelmekte ve kendi işlerini kurmayı tercih etmektedirler. Ancak burada önemli olan İsveç’in göçmenlere uyguladığı sosyal yardımların göçün ilk yılı yüzde 55, ilk beş yılda yüzde 30 ve sonraki süreçlerde yüzde 20’ye düşmesi (Kulalı, 2020), göçmen girişimcilerin sürece dahil olmasını kolaylaştırmaktadır. Buradan da anlaşılabileceği gibi aslında, göçmenlere verilen destek kişilerin kendilerini toparlayarak ekonomik kalkınmayı bir süre sonra desteklemesi ile devam etmektedir.
Türkiye, göçmen girişimciliği potansiyelini fırsata çevirebilir
Son 10 yıldır Türkiye düzenli veya düzensiz yüzbinlerce göçmen almış olmasına rağmen, göçmen girişimciliği potansiyelini yeterince kullanamamıştır. Göçmenlerin ekonomik entegrasyonu, sosyal ve kültürel entegrasyonu beraberinde getirecektir. Göçmen girişimciliğinin sosyal entegrasyonu kolaylaştırıcı bir yönü bulunmaktadır. Girişimcilik, sadece ekonomik anlamda değil, kişilerin yeterlik duygularının sağlanmasına, sosyal hayatta var olabilmelerine, psikolojik olarak kendilerini bu topluma ait hissetmelerine önemli katkılar sağlayacaktır. Bu faktörler, uyum sürecini hem olumlu etkileyecek hem de domino etkisi ile toplumsal barış ve huzura pozitif katkı sunacaktır. Tüm ekonomik sektörlerin göçmen girişimciler ile çeşitlenmesi, yeni pazarlara açılım sağlanması, yeni üretim fikirleri Türkiye için yeni fırsat kapıları aralanmasını sağlayacaktır. Yeni istihdam alanlarının oluşturulması ise bir başka değinilmesi gereken konudur. Artan girişimcilik modelleri neticesinde iş imkanları doğacak ve alan oluşacaktır.
Göçmenler ev sahibi topluma göre üç kat daha fazla girişimci
Göç çalışmaları ve sosyal hayattaki tartışmalarda, göçmenlerin ekonomik katkılarından ziyade genellikle ekonomik külfet olmaları tartışılmaktadır. Özellikle Suriye kaynaklı kitlesel göçlerden sonra ana akım medyanın da etkisi ile daha çok olumsuz etkileri üzerine yoğunlaşılmıştır. Ancak, göçün olumlu etkileri de azımsanamayacak kadar çoktur. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz literatür kapsamında da anlaşılabileceği gibi, girişimcilerin ülke katkı değerine oldukça faydaları olmaktadır. Göç çalışmaları, göçmenlerin ev sahibi topluma göre en az üç kat daha fazla girişimci olduğunu ortaya koymaktadır. Aslında ekonomiye sağlanan bu katma değeri istatistiklerle desteklemek faydalı olacaktır. TOBB verilerine göre, Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri Türkiye’ye yatırım yapanlarda başı çekmektedir. Yabancı sermayeli şirket kuruluşlarında Türk uyruklular yüzde 62 civarında yer alırken, Suriye, İran, Suudi Arabistan, Irak ve Almanya 2-10 arasında yüzdelik dilimleri ile yerini almıştır (TOBB, 2021). Ancak bu aşamada belirtmemiz gerekiyor ki, Türk vatandaşlarının yaptıkları yatırımları ele alırken sadece Türkiye’de yaşayanlar değil, yurt dışında ikamet edip, Türkiye’de yatırım yapan Türk vatandaşları olduğuna da dikkat edilmelidir. Bu istatistiklerden de anlaşılacağı üzere göçmenler ev sahibi ülkeler için sadece ekonomik külfet olarak görülmemeli, gerekli kolaylıklar sağlandığında göçmen girişimciler eliyle önemli bir ekonomik fırsat potansiyeli taşıdıkları gözden kaçırılmamalıdır.
“Ucuz işgücü” anlayışı negatif etkileri tetikliyor
Türkiye’ye gelen göçmenlerin, tüm eğitim, beceri ve yetenekleri göz ardı edilerek, sadece emek yoğun işlerde kayıt dışı çalıştırılacak ucuz işgücü olarak kullanılmak istenmelerine şahit olmaktayız. Birçok şirket, kendilerince “daha ekonomik” olduğunu düşündükleri için bu yolu seçse de uzun vadede bu durum hem göçmenler hem de ev sahibi toplum için negatif etkiye dönüşmektedir. Eğitim düzeyi yüksek göçmenlerin dahi kayıt dışı çalıştırılmak istenmesi, istihdama erişimleri önünde engeller olması, bu kişilerin düzenli veya düzensiz yollarla üçüncü ülkelere gitmelerine neden olmaktadır. İşverenlerin gerek göçmen gerekse ev sahibi toplum fertleri olsun, kendi ihtiyaçları doğrultusunda yasal istihdam sağlamaları, göçmenlerin başta yabancı dilleri olmak üzere, yeteneklerini en etkin biçimde kullanabilecekleri bir çalışma ortamı sunma gayretinde olmaları uygun olacaktır. Türkiye’deki 6 milyona yakın göçmen önemli bir insan kaynağı durumundadır. Kendi ülkesinde önemli yatırımları olan göçmenler ile birlikte eğitim düzeyleri yüksek göçmenlerin ekonomik sisteme dahil edilmeleri ülkemizin gelişmesi için bir fırsat yaratacaktır. Yaş ortalaması Türkiye nüfusuna göre daha genç olan göçmenlerin eğitim ve istihdam sürecine dahil edilmeleri, geleceğin güçlü Türkiye’si için önemli bir potansiyel taşımaktadır.